Bakıp da göremediklerimiz -5-
Kum Üreten Papağan Balığı
Papağan balığı beslenme ve sindirim için bazı özel teçhizatlara ihtiyaç duyar. Papağanınkine benzer sert gagası mercan kayalıklarından algleri kazımasına, daha fazlasını aradığında da kayalardan büyük parçaları koparmasına yardımcı olur. Gırtlağındaki özel dişler kaya parçacıklarını öğütmesini; algleri ve birer mercan hayvanı olan küçük polipleri parçalamasını sağlar. Mercan yıkıntılarının yığınları üzerinde görülen diş izleri balığın o bölgede beslendiğinin kanıtıdır. Kayayı ısırdıktan ve parçaladıktan sonra yemeği sindirir ve kum olarak geri çıkarır. Büyük bir papağan balığı bir yılda mercan yapılardan bir ya da iki ton kum üretir.
“HAYATIN İLKEL DÜNYADA TESADÜFEN OLUŞABİLDİĞİ İSPATLANMIŞTIR” YALANI
Bu iddiayı öne süren evrimci kaynaklarda tek kanıt olarak 1953 yılındaki Miller Deneyi gösterilir. Oysa bu deneyde canlı bir hücre oluşturulmamış, sadece bir kaç basit amino asit sentezlenmiştir. Amino asitlerin tesadüfen doğru sıralamayla dizilerek proteinleri oluşturmaları, bunların da bir hücre meydana getirmeleri matematiksel olarak imkansızdır. Kaldı ki, Miller’ın sentezlediği amino asitler dahi anlam taşımamaktadır. Çünkü Miller deneyinde ilkel dünya atmosferinde bulunmayan gazlar kullanmıştır.
Böbrekleriniz Tıbbi Bilgilere Sahip Olabilir Mi?
Böbreklerinize pompalanan kandaki alyuvar miktarı, böbrekler tarafından sürekli olarak ölçülür. Hassas algılayıcılar ile tespit edilen veriler hemen değerlendirilmeye alınarak gerekenler yapılır.
Böbrekten süzülen kan miktarında bir azalmanın tespit edilmesi durumunda böbreklerdeki özel hücrelerden “eritropoietin” adlı bir hormon salgılanır. Bu hormon kan üretimini artırmaya yarar. Hormon, etkisini böbrek dışında bir yerde kemik iliği üzerinde gösterecektir. Kemik iliğinde bulunan ana kan yapıcı hücreler bu hormonun alyuvar sayısının azaldığını bildirmesi üzerine alyuvar yapımını hızlandırarak kan dolaşımına daha fazla alyuvar bırakılmasını sağlar. Bu sayede alyuvar dengesi ayarlanmış olur. Görüldüğü gibi böbrek hücreleri tespit yapmakta, verileri değerlendirmekte ve gerekeni uygulamaya sokacak şekilde inisiyatif kullanmaktadır. Kemik iliğindeki hücreler de böbreklerden gelen bir hormon ile gönderilmiş olan mesajı nasıl çözeceklerini bilmekte ve bu mesaja göre harekete geçmektedirler.
Üstelik bu işlemlerin tümü, milyarlarca insanın her birinde aynı şekilde gerçekleşmekte, bu uyum bütün insanlarda aynı şekilde sürmektedir.
Bütün bu işlemlerde hücreler çok açık bir akıl gösterisinde bulunmaktadırlar. Bu durumda bu aklın kaynağının ne olduğu sorusunun cevaplanması gerekmektedir. Hücrelerin böyle bir akla kendi kendilerine ya da tesadüfen sahip olduklarının iddia edilmesi mümkün değildir. Hücrelere bu aklı yerleştiren, nasıl davranmaları gerektiğini onlara ilham eden herşeyi kontrolü altında tutan Allah’tır.
Taklit Böbrek
Günümüz teknolojisinin sağladığı imkanlarla, gerektiği gibi işlememeleri durumunda, organlarımızın yerini tutabilecek suni organlar ve cihazlar üretilmektedir. Böbreklerin fonksiyonlarını kaybetmeleri ya da yetersiz kalmaları durumunda da yerine vücudun arıtma sistemi olarak çalışmak üzere diyaliz makineleri geliştirilmiştir. Boyutları böbreklerle kıyaslanamayacak kadar büyük olan bu makinelerde kan, belli düzeneklerden geçirilir ve içerdiği üre, ürik asit gibi zararlı maddelerden ve fazla sıvılardan arındırılır.
Bu alet basit difüzyon (bir maddenin çok yoğun bir ortamdan, az yoğun bir ortama geçmesi) yöntemiyle çalışmaktadır. Atardamardan alınan bir hortum ilk önce bir pompaya gelir. Bu pompa kanı diyaliz aletine pompalar. Diyaliz sıvısı oksijence zengin ve tuz konsantrasyonu yönünden de kan plazmasına eşittir. Kan, diyaliz sıvısı içinde bulunan diyaliz tüplerinden geçirilir. Kandaki üre gibi artık maddeler difüzyonla diyaliz sıvısına geçerken, alyuvar ve protein gibi gerekli maddeler diyaliz tüplerinde kalır. Bu işlem esnasında diyaliz sıvısı alet içinde hafifçe çalkalanır. Bu sayede kandaki artık maddeler arındırılır ve kan geri dönecek hale getirilir. Eğer besleme yapılmak istenirse diyaliz sıvısına glikoz ilave edilir ve yine difüzyon yöntemiyle kana geçirilir. Temizlenmiş kan bir hortumla toplardamara verilir. Bütün bu işlemler sırasında diyaliz sıvısı sürekli yenilenir ve her defasında vücut sıcaklığına eşdeğer bir sıcaklıkta tutulur. Aksi halde, hasta çok fazla ısı kaybeder.
Tam bir diyaliz işlemi 4-6 saat alır ve diyaliz sıvısı pek çok defa değiştirilir. Bu işlem çoğu hastaya haftada iki veya üç defa uygulanır. Ancak diyaliz hiçbir şekilde böbreğin yerini tutmamaktadır. En etkili şekilde çalışan diyaliz makinelerinde bile hastanın yaşamı ancak birkaç sene kadar uzatılabilmekte ve hastaların çoğu belli bir zaman sonra hayatlarını kaybetmektedirler. (www.harunyahya.org)
İnsan vücudundaki herşey olabilecek en mükemmel şekilde tasarlanmıştır. Teknoloji kullanılarak yapılan tüm araştırmalarda ulaşılmaya çalışılan sonuç, insan vücudundaki tasarımın bir benzerini üretebilmektir. Ancak vücudumuzda olduğu kadar küçük alanlara, aynı özelliklere sahip teknolojinin yerleştirilmesi henüz mümkün olmamaktadır.
Allah’ın insan vücudunda kurduğu sistem her yönden benzersizdir. Bir Kuran ayetinde Allah’ın benzersiz ve örneksiz yaratması şöyle haber verilmektedir:
“Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “OL” der, o da hemen oluverir.” (Bakara Suresi, 117)
İnsan vücudundaki tüm işlemlerde, hücreler çok açık bir akıl gösterisinde bulunmaktadırlar. Hücrelerin sergiledikleri bu aklın sahibi, nasıl davranmaları gerektiğini onlara ilham eden ve herşeyi kontrolü altında tutan Allah’tır.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.