Afrika Savanlarındaki Hayvanların Göçü

10 yıl önce
Afrika Savanlarındaki Hayvanların Göçü için yorumlar kapalı
4.674 kez görüntülendi

Afrika Savanlarındaki Hayvanların Göçü

Yetişkinlerinin ağırlığı 7 tona kadar ulaşabilen fillerin günlük beslenme gereksinimi de çok yüksektir. Bir fil günde yaklaşık 75-150 kg yemek ve 150-300 litre su tüketir. Bu miktarlar, sürüler halinde gezen fil topluluklarının ihtiyaç duyacakları beslenme alanının çokluğunu ortaya koymaktadır. Filler, tüm yaşamları boyunca devam eden ve yüzlerce kilometre süren seyahatlerini işte bu amaçla gerçekleştirirler: Yeni beslenme alanları bulabilmek.

Filler yapraklarla, ağaç kabuklarıyla, meyvelerle, otlarla ve bitkilerle beslenirler. 24 saatlik bir günün %70-90′ını ya beslenerek veya bir yemek kaynağına doğru hareket ederek geçirirler. Günün geri kalan kısmında ise banyo yaparlar, su içip dinlenirler ve uyurlar. Hareket etmeden önce genellikle bir bölgede birkaç gün kadar kalırlar. Bu sürenin kısa olması önemlidir çünkü eğer hareket etmezlerse bulundukları yerdeki bitki topluluklarını tamamen yok edebilirler.

Günümüzde filler, Doğu Afrika başta olmak üzere diğer Afrika bölgeleri ve Uzakdoğu’da özellikle de Sri Lanka’da yaşarlar. Yeni beslenme alanlarına yaptıkları göçler daha çok kurak havalarda gerçekleşir. Bu yüzden kuru havalarda daha fazla sayıda fil sürüsüne rastlanır. Yağışlı havalar fillerin üremesi için uygun ortamlardır. Çiftleşme ve doğumlar bu sezonda olur. Fillerin gebelik süresi 22 aydır. Bu süreyle karada yaşayan memeli hayvanlar arasında en uzun gebelik süresine sahiptirler. Bu nedenle gebe kalmalarıyla, doğum yapmaları aynı hava koşullarına rastlar. Böylece yavrular yiyeceğin bol olduğu zamanda doğmuş olurlar. Doğumlarındaki bu mükemmel zamanlama dikkat çekicidir. Fillerin kendilerine yeni besin alanları bulmak için yağışlı bölgelere göç etmesi de başlı başına bir mucizedir ve birçok sırlar barındırır. Yönlerini nasıl tayin ettikleri, göç zamanını nasıl ve neye göre belirledikleri, bu sırada nasıl haberleştikleri yapılan araştırmalara rağmen hala gizemini koruyan davranışlardandır.

Bu araştırmalardan yola çıkarak, fillerin Güneş’i, Ay’ı, yıldızları ve dağ ile nehirler gibi işaretleri kullandıkları, günlerin uzunluğu, sıcaklık, rüzgar, nem gibi iklimsel değişimlerden faydalandıkları düşünülür. Ne var ki vücutlarında bunlardan faydalanmalarını sağlayacak herhangi bir organ ya da bir sistem henüz bulunamamış, bu konuda sadece bazı tezler öne sürülmüştür. Fillerin keskin koku alma hissine ve rüzgarın yönünü fark edebilecek kadar hassas bir deriye sahip olmalarının da göç hareketlerinde rol oynuyor olabileceği üzerinde durulmaktadır.

Bütün bu varsayımlar ve çıkarımlarla varılan sonuçlar bir noktada birleşmektedir. Bu canlıların gökyüzü cisimlerinin konumlarını yorumlayarak kendilerine bir yön belirlemeleri, onların bir bilgi birikimine ve yorumlama kabiliyetine sahip olmalarını gerektirir. Profesyonel rotacılar yıllarca matematik ve fizik temelli bilimsel eğitime ihtiyaç duyarlarken bu hayvanlar yaratıldıkları ilk andan itibaren haritaya, kronometreye, manyetik pusulaya, seyir tablolarına veya grafiklere gerek duymadan hareket etmekte ve yollarını da hiç şaşırmadan bulabilmektedirler.

Sadece bu özellik dahi, bu canlıların kendilerine gerekli olan donanımlarla üstün bir Yaratıcı tarafından yaratıldıklarını ispatlamaya yeterlidir. Bu Yaratıcı göklerin yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi olan Allah’tır. Allah’ın gücü sınırsızdır ve benzersizdir. Bu gerçeği anlamak ve gereği gibi takdir ederek Allah’ın istediği gibi bir yaşam sürmek her insanın en önemli sorumluluğudur:

Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbiniz’e kulluk edin ki sakınasınız. O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah’a eşler koşmayın. (Bakara Suresi, 21-22)

www.hayvanlardakitasarim.com

Öküzbaşlı Güney Afrika Antiloplarıgoc3

Antiloplar için yaşamak sürekli bir besin ve su arayışı demektir; bu nedenle göç ederler. Öküzbaşlı Güney Afrika antilopları doğudaki Ngorongoro Krater Dağları’ndan batıdaki Viktorya gölü sahillerine, Kenya’daki Mara şehrine kadar tüm kuzey boyunca giderler. 30.000 kilometrekarelik bu alan Serengeti-Mara Ekosistemi olarak bilinir. Bu geniş alandaki yıllık göçleri 3.000 kilometre olarak gerçekleşir.

Antilopların geçtiği yollar daha önce geçtiklerine benzer yollardır, ama her yıl hareketleri biraz daha değişir. Yağmurların yağma uzunluğu ve yılın hangi döneminde yağdığı, besinin elde edilebilirliğini ve dolayısıyla da hayvanların göçünü etkiler. Eğer yağmurlar yağmurlu sezonun başları olan Kasım ve Aralık ayında yağarsa antiloplar kuzeydeki akasya ormanlarındaki kurak bölgelerinden ve ekosistemlerin batısından Serengeti’nin ağaçsız otluk ovalarına taşınırlar. Öküzbaşlı antilop sürüleri çok büyük bir kütle oluştururlar ve ilerlerken otlarlar. Her bir hayvan her zaman hareket halindedir, sürü bir hafta ya da daha fazla süre belirli bir bölgeyi kaplar. Antiloplar bir alanda uzun süre duramazlar, çünkü yaşadıkları bölgede bu kadar fazla sayıda hayvanı beslemek için yeterince ot yoktur.

Mara Nehrini Geçmek

Serengeti’de Mayıs yaklaştıkça vadiler kurur, otlar solar ve öküzbaşlı Güney Afrika antilopları Masai-Mara’daki daha fazla besinin olduğu uzun otlu vadilere, kuzeye doğru göçe başlarlar. Bazı yıllarda 1 milyondan fazla antilop Mara Nehrini geçerek Kenya’daki Masai-Mara bölgesinin diğer tarafına ulaşır.

Bazı yıllarda bir milyondan fazla öküz başlı antilop Kenya’daki Masai Mara bölgesinin diğer yanına geçerler. Mara ve Lamai Wedge olarak bilinen Serengeti’nin kuzey batısındaki bu alanda kurak sezon olmasına rağmen geniş otlaklar vardır. Ama bu zengin otlaklara ulaşmak için antiloplar Mara nehrini geçmelidir. Temmuz ya da Ağustos başında binlerce antilop nehri aşabilmek için kuzey Serengeti’nin yamaçlarından geçerler. Bazen son derece tehlikeli yerlerden geçer, uçurumlara dalar kimi zaman da başa çıkılması imkansız gibi görünen çamur yataklarını aşmak için çabalarlar. Bu sırada boğulanlar olur. Yaşlı, daha deneyimli hayvanlar daha önce geçtikleri yerlere gelirler ve gençler onları izlerler.

Serengeti’ye tekrar yağmurların gelmesi ve otların yeşermesiyle birlikte öküzbaşlı antiloplar daha kısa otların olduğu vadilere yani geriye doğru göçe başlarlar. Mayıs ayı gelip de yağmurlu sezon sona erdiğinde, kurak sezon başlamıştır ve vadiler yine yeşil otlarını kaybetmişlerdir. Antiloplar tekrar kuzeye doğru göçe başlamak zorundadırlar.

Antilopların geçmesini hangi faktör teşvik ederse etsin -bazen yalnızca hayvanların su içmek istemesinin sonucu olarak oluşur- bir kere başladı mı hiç kimse onları durduramaz. Eğer motorlu araçlar ya da avcılar onları engellemek isterse, başka bir yerden geçerler, bazen nehre ulaşmak için ormandan geçtikleri de olur.

Eylül’ün sonunda ve Ekim’de Mara bölgesinde antilop sürüleri Serengeti’ye doğru geri dönmeye başlar. Yağmurlar da başlamıştır ve hayvanlar yağmurları izleyerek güneye doğru ilerler. Yağmurlar durursa antilop sürüleri de ormanın kenarında bekler; yağmur devam ederse antiloplar göç etmeye devam ederler, Aralık’ta kısa otların olduğu yeşil ovalara ulaşırlar.

Serengeti’nin toprağı volkaniktir ve bu yüzden besin bakımından zengindir ama yüzeyin biraz altında kalsiyum karbonatla sertleşmiş toprak vardır. Bu sert kayalık katman ağaçların kök salmasına izin vermez ancak yıllık otlar yetişir. Bu otların küçük kısa kökleri ovadaki soğuk geceler sırasında yoğunlaşan her damlayı emerler. Bu sayede en kurak günde bile otlar yaşamlarını sürdürebilir, yağmur düştükten saatler sonra filiz vermeye başlayabilirler.

Öküzbaşlı antilopların sevdiği bu Serengeti otları küçük yaprakları olan kısa gövdelere sahiptirler. Aslında bu özellikleri binlerce aç antiloba karşı alınan bir önlemdir. Otların sürekli olarak yenmesi kısa kalmalarını sağlar, böylece düzenli olarak büyümeleri de muhafaza edilmiş olur. Ayrıca otlandığında bitkideki büyüme hormonları köklerden sürgünlere geçer böylece yeniden büyümeyi destekler. Hayvanların tükürükleri de büyüme uyarıcısı olarak görev yapar.53 Antiloplar zarar verecek kadar uzun zaman aynı çevrede kalmazlar ve bir yerden bir yere giderlerken bıraktıkları gübreleri ile toprağı da zenginleştirirler.

Allah herşeyi eksiksizce yaratan, Rezzak olandır (her canlıya rızkını verendir). Antilopların alışkanlıkları ve yaşadıkları bölgedeki toprağın özel yapısı, burada yetişen otların özellikleri ve daha birçok detaydaki uyum göç olayındaki her aşamanın yaratılmış olduğunun delillerindendir.

Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah’tır. (Zariyat Suresi, 58)

www.evrimteorisi.info

Bazı bilim adamları göç için zamanlamayı bir iç saatin yaptığını iddia ederek kendilerince bir cevap verirler. Ancak burada önemli bir noktayı göz ardı etmektedirler: Göç etme yeteneğine sahip tüm canlılarda hiç durmayan, bozulmayan, her türün en küçük bireyinde bile aynı mekanizmayla şaşmadan çalışan böyle bir saat nasıl var olmuştur? Böyle bir yeteneği tüm bu canlılara kim vermiştir? Evrimci bilim adamları bu mükemmel mekanizmanın sözde evrimsel süreç içinde tesadüfen geliştiğini yani bu yeteneği canlılara “tesadüf” denilen kör sürecin verdiğini savunurlar. Şüphesiz bu son derece saçma bir iddiadır. Kitap boyunca çeşitli örneklerini inceleyerek muazzamlığını göreceğimiz bu yetenek elbette ki tesadüflerin eseri olamaz. Kör ve şuursuz tesadüflerin böylesine ince hesaplara dayanan ve büyük bir şuur göstergesi olan bir yeteneği meydana getirmesi mümkün değildir. Bu yeteneği yaratan ve dilediği canlıya veren Yüce Allah’tır. Allah gökten yere herşeyin sahibidir:

Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır ve (bütün) işler Allah’a döndürülür. (Al-i İmran Suresi, 109)

Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.


Yukarı Çık