Bakıp da göremediklerimiz -4-
Hareketlerimizi Yönlendiren Bölge
“Hayır; eğer o, (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursa, andolsun, onu perçeminden tutup sürükleyeceğiz;O yalancı, günahkar olan alnından.”(Alak Suresi, 15-16)
Yukarıdaki ayetlerde geçen “yalancı, günahkar olan alın” tanımlaması son derece dikkat çekicidir. Çünkü son yıllarda yapılan araştırmalar, kafatasının ön alın bölgesinde, beynin bazı faaliyetleri yöneten bölümünün bulunduğunu göstermiştir. 1400 yıl önce Kuran’da dikkat çekilen bu bölge ve görevi hakkındaki bilgilere günümüz bilim adamları ancak son 60 yıl içinde açıklama getirilebilmişlerdir. Kafatasının içine, başın ön kısmına bakıldığında beynin ön alın bölgesi görülecektir. Bu bölgenin fonksiyonları hakkında fizyoloji dalında yapılan araştırmalar neticesinde elde edilen bilgiler Essentials of Anatomy and Physicology isimli kitapta şu şekilde geçmektedir:
“Hareketlerin motivasyonu, planlama öngörüşü ve başlatılması alın loblarının ön kısmı olan ön alın bölgesinde (cerebrum) gerçekleşir. Burası çağırışım (birlik) korteksinin bir bölgesidir.”
Kitapta bu bölge ile ilgili ayrıca şu ifadeler yer almaktadır:
“Hareketle olan ilgisiyle beraber, ön alın bölgesinin aynı zamanda saldırganlığın da fonksiyonel merkezi olduğu düşünülmektedir.”
Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, beynin ön alın bölgesi, planlama, motivasyon ve iyi veya kötü hareketlerin başlatılması, yalan veya doğrunun söylenmesi ile ilgili faaliyetlerin tümünü yürütmektedir.
Görüldüğü gibi Alak Suresi’nde geçen “yalancı günahkar olan alın” ifadesi ile yukarıdaki tanımlama büyük bir paralellik göstermektedir. Bilim adamlarının son altmış yıl içinde keşfettikleri bu gibi bilimsel gerçekleri Kuran ayetlerinde asırlarca önce Allah insanlara haber vermiştir.
İnsan Bedenindeki Kusursuz Uyum
Günlük yaşantımızda birbirinden farklı birçok hareket yaparız. Yatakta yatarken, yemek yerken araba kullanırken ve hatta nefes alırken bile hareket halindeyizdir. Ve bütün bu hareketler vücudumuzdaki kusursuz koordinasyon sonucunda gerçekleşir. Bu yazıda sonsuz kudret sahibi olan Allah’ın insan bedenini nasıl mükemmel bir uyum içerisinde yarattığı birkaç örnekle ele alınacaktır.
İnsan vücudundaki bütün sistemler her an işleyen, akıl almaz karmaşıklıkta bir koordinasyon içinde hareket ederler. Örnek olarak insan vücudundaki hareket sistemini ele alalım. Yaptığımız her hareket için iskelet sistemi, kaslar ve sinir sistemi mükemmel bir iş birliği içinde çalışmak zorundadır.
Bilgisayar kullanarak bir çalışma yaptığımızı düşünelim. Bu işlemler sırasında gözlerimiz beyinle birlikte çalışarak ekranda yazanları görmemiz sağlar. Ellerimiz klavyenin üstünde hareket ederken de gözlerimiz ve beynimiz birlikte çalışır. Klavyeyi kullanan ellerimizdeki kaslar, bu kasların bağlı olduğu sistem ve neticede bu kasları kontrol altında tutan beyin de yine birlikte hareket ederler. Bu işlemler olup biterken beyin vücudumuzla ilgili diğer pek çok faaliyeti de yürütür.
Tek bir örnekte de görüldüğü gibi koordine edilmiş bir hareketi yapabilmek için herşeyden önce o hareketle ilgili olan vücut organlarının hepsinin konumlarının ve birbirleriyle ilişkilerinin bilinmesi gereklidir. Bu bilgiler gözlerden, iç kulaktaki denge mekanizmasından, kaslardan, eklemlerden ve deriden beyne gelir.
Her saniye milyarlarca bilgi işlenir, değerlendirilir ve bunlara göre yeni kararlar verilir. İnsanın ise kendi vücudunda baş döndürücü bir hızda gerçekleşen bu işlemlerden haberi bile yoktur. O yalnızca hareket eder, güler, konuşur, koşar, yemek yer, düşünür. Bu işlemlerin yapılması için hiçbir çaba göstermez. Yüzde oluşacak basit bir gülümseme için on yedi kasın aynı anda çalışması gereklidir. Bu kaslardan birinin çalışmaması veya yanlış çalışması yüz ifadesini tamamen değiştirir. Yürüyebilmek için ise ayaklarda, bacaklarda, kalçada, kasıklarda ve sırtta elli dört ayrı kas uyum içinde çalışmalıdır.
Bu koordinasyonun nasıl sağlandığına göz attığımızda son derece kusursuz bir tasarım ile karşılaşırız. Öyle ki kasların ve eklemlerin içinde, vücudun o anki konumuna ait bilgileri veren milyarlarca küçük, mikroskobik algılayıcı vardır. Bu algılayıcılardan gelen mesajlar, merkezi sinir sistemine ulaşır ve burada yapılan değerlendirmeye göre, kaslara yeni emirler gönderilir.
Konuşmak için de özel bir çaba harcamayız. İstediğimiz sözcüklerin ağzımızdan dökülmeleri için, ses tellerinin hangi açıklıkta, ne kadar titreşmesi gerektiğini, ağzımızdaki, dilimizdeki, boğazımızdaki yüzlerce kastan hangilerini, hangi sıra ile kaç defa, ne oranda kasıp gevşeteceğimizi, ciğerlerimize kaç santimetreküp hava alıp, bu havayı hangi hız ve aralıklarla boşaltmamız gerektiğini oturup da hesaplamayız. İstesek de bunu yapamayız! Çünkü ağzımızdan çıkan tek bir kelimenin oluşumu, insanın solunum sisteminden sinir sistemine, kaslarından kemiklerine kadar uzanan pek çok yapının mükemmel uyumu ve çalışması sonucudur.
Bu koordinasyonda bir aksaklık olması durumunda ise gülümsemek isterken yüzümüzde başka bir ifade oluşabilir, konuşmak istediğimizde başaramayabilir ya da yürüyemeyebiliriz. Oysa hiçbir zaman bu hareket hataları gerçekleşmez. Her istediğimizde güleriz, konuşuruz, yürüyebiliriz, biz bu işlemleri yaparken hiçbir aksaklık olmaz. Açıkça görmekteyiz ki, bu anlattıklarımızın hepsi “sonsuz kudret” gerektiren bir Yaratılış sonucunda gerçekleşir.
Bu nedenle insan, her zaman için tüm hayatını ve varlığını, kendisini yaratan Allah’a borçlu olduğunu bilmelidir. İnsanın, övünecek, böbürlenecek hiçbir şeyi yoktur. Sahip olduğu güç, sağlık ya da güzellik, kendisinin eseri değildir ve kendisine ebediyen verilmiş de değildir. Her kim olursa olsun her insan bir gün mutlaka yaşlanacak, mutlaka sağlığını ve güzelliğini yitirecektir.
Vücuttaki koordinasyonun ilk şartı bilgilerin doğru yerden ve doğru olarak edinilmesidir. Ancak doğru bilgilerin elde edilmesiyle, yeni değerlendirilmeler yapılabilir. Bunun nedenle insan vücudunda son derece gelişmiş bir haber alma ağı mevcuttur.
“Biz insanı en güzel surette yarattık.” (Tin Suresi, 4)
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.