Teknolojiye İlham Kaynağı Olan Deniz Canlıları

10 yıl önce
Teknolojiye İlham Kaynağı Olan Deniz Canlıları için yorumlar kapalı
2.388 kez görüntülendi

Teknolojiye İlham Kaynağı Olan Deniz Canlıları

 

Yumuşakçaların Su Püskürtme Sisteminden Jeneratörlere…

Kalamar, mürekkep balığı ve ahtapot gibi kafadanbacaklı yumuşakçalar, su püskürtmeye dayanan tepkili yüzme sistemlerine sahiptirler. Mühendisler yumuşakçaların bu özelliklerinden ilham alarak hız teknolojisini geliştirmeye çalışıyorlar.

Yüce Allah kafadanbacaklıların hızlarını artırmak istediklerinde kullanabilecekleri çok özel bir sistem yaratmıştır. Mühendislerin hayranlık ve dikkatle inceledikleri bu sistem kusursuz bir biçimde çalışmaktadır. Bu canlıların tepkili yüzme sistemleri Yüce Allah’ın onlar için yarattığı özel vücut yapılarından kaynaklanır. Peki, bu canlıları özel yapan vücut yapıları nasıldır?Denizcanlilari1

İç organların yerleştiği vücut boşluğunu saran ve manto denilen kalınca bir deri tabakası vardır. Bu deri tabakasının altında bulunan kaslar aracılığıyla bu canlılar bünyelerine su toplar ve daha sonra bu suyu kuvvetlice geri püskürterek yüzerler. Manto duvarının içine alınan su, huni şeklindeki boru yardımıyla dışarıya püskürtülür. Sistemin çalışması tıpkı uzay araçlarının yapımında kullanılan geri tepme prensibi, bir başka deyişle, roket sistemi gibidir. Bu güç, birçok kasla sarılı, huni biçimindeki açıklığın yıldırım hızıyla kapanması sonucu meydana gelir. Püskürtme ağzı yardımıyla kafadanbacaklılar istedikleri anda gerisin geriye yüzebilir, ani manevralar yapabilir ve kavisler çizebilirler.

Colorado Üniversitesi Uzay Mühendisliği Bölümü’nden Doçent Kamran Mohseni, yumuşakçaların kendilerini su altında hareket ettirmek için kullandıkları su püskürtme sisteminden ilham alarak yeni jeneratörler tasarlamıştır. Bu tasarımlar, deniz altında kullanılacak araçların daha düşük hızlarda ve daha hassas manevralar yapmalarına imkan sağlamaktadır.

Özellikle zorlu şartlarda, deniz altında kullanılan araçların güvenli manevra özelliğine sahip olmaları gerekmektedir. Böyle bir mekanizmaya sahip olacak insanlı ve insansız deniz altı araçları, deniz altı volkanlarından, kutup bölgelerindeki buz yığınlarının altındaki soğuk derinliklere kadar dünyanın dört bir yanında bulunan ekosistemlerin incelenmesine imkan sağlayacaktır. Hali hazırda kullanılan araçların hidrodinamik tasarımları düşük hızlarda ve dar alanlarda manevra yapmalarını, bir yere yanaşabilmelerini veya açık alanlarda asılı kalmış halde durabilmelerini zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla, bu özelliklere sahip araçların hızları aşırı derecede düşük olmaktadır.

Allah bizlere apaçık varlığının ve yaratmasındaki üstün güç ve kudretinin delillerini sonsuz ilmi ve aklıyla göstermektedir. Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:

“Göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur.Şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır, övülmeye layık olandır.” (Hac Suresi, 64)

Istakozun Koku Almak İçin Kullandığı Teknik

Suda yaşayan ıstakoz ve yengeç gibi canlılar, uygun bir eş veya besin bulmak ya da avcılardan kaçmak için koku alma duyularını kullanırlar. California, Berkeley ve Stanford Üniversiteleri’nden araştırmacıların katıldığı bir çalışma, ıstakozların etraflarındaki dünyayı nasıl kokladıklarını ortaya çıkarmıştır.

Istakozlar çok hassas bir koku alma duyusuna sahiptirler. Bu duyu, koku sensörleri geliştirmeye çalışan robot mühendislerinin önünde yeni ufuklar açacak özellikler taşımaktadır. California, Berkeley Üniversitesi’nde Biyoloji Profesörü ve College of Letters & Science adlı derginin başyazarı olan Mimi A. R. Koehl bu konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir:

“Eğer dalgıçları göndermek istemediğiniz zehirli bölgelere yollayacak insansız taşıtlar ya da robotlar yapmak istiyor ve bunların kokuya göre yer belirlemesini istiyorsanız, bunlar için burun veya koku alan antenler tasarlamalısınız.”

(http://www.berkeley.edu/news/media/releases/2001/11/30_lobst.html)

www.denizlerdesanat.com

Köpek Balığı Derisinden Örnek Alınarak Hazırlanan Mayolar ve Suyun Yüzey Direnci

DenizCanlilari2

1/100 saniyenin altın madalyayı belirlediği olimpiyat yarışmalarında, yarışmacılar açısından suyun vücutlarının üzerinde oluşturduğu sürtünme direnci oldukça önemlidir. Bu nedenle birçok yüzücü, sürtünme direncini en aza indirecek yeni mayoları tercih etmektedir. Bu mayolar yüzücüde olabildiğince geniş bir yüzeyi kaplar ve vücuda sımsıkı yapışır. Mayonun kumaşı, dikey reçine şeritleri üstüne köpek balığı derisinin özelliklerini taşıyan bir dokumadan ibarettir.

Köpek balıkları üzerinde taramalı elektron mikroskobuyla yapılan incelemelerde, balığın derisinin şeritler içerdiği görülmüştür. Şeritler, dikey su girdapları veya su spiralleri oluşturarak suyu balığın vücuduna daha çok yapıştırır ve suyun yüzmeye karşı direncini azaltır. Şeritlerin bu etkisi “Ribblet etkisi” olarak bilinir ve bu konu ile ilgili NASA’nın Langley Araştırma Merkezi’nde Ribblet deri araştırmaları yapılmaktadır. Son on yıldır da bu etki mayolar üzerinde uygulanmaktadır.

Yeni lifler ve yeni dokuma teknikleri ile yapılan mayolar, yüzücünün vücudunu sararak suya en az direnç gösterecek şekilde üretilmektedir. Nitekim yapılan araştırmalar, bu mayoların diğer mayo tiplerine oranla sürtünme direncini %8 azalttığını göstermiştir.

Kirliliğe Karşı Balık Dedektörü

Batı Afrika fil balığı (Gnathonemus petersii), Afrika’nın 27oC’lik sıcak ve çamurlu sularında yaşar. Ana vatanı Nijerya olan 10 cm. boyundaki bu balık, çamurlu sularda gözlerini çok az kullanır. Yolunu, kuyruk tarafındaki kaslarından düzenli olarak yaydığı elektrik sinyalleri ile bulur. Normalde, dakikada 300-500 sinyal yayar. Fakat suyun kirlilik oranı arttıkça dakikada ürettiği sinyal sayısı 1000’i aşabilir.

İngiltere’nin Bourmounth şehrinde kirliliği ölçmek için, fil balıklarından faydalanılarak yapılan dedektörler kullanılmaktadır. Bourmounth’daki bir su şirketi, Stour nehrinden aldığı su örneklerini 20 fil balığının kontrolüne vermiştir. Her balık nehirden gelen su ile doldurulmuş bir akvaryumda yaşatılmaktadır. Akvaryumlardaki alıcılar sinyalleri alıp bağlı oldukları bilgisayarlara iletmektedir. Eğer su kirli ise balığın artan sinyalleri tespit edilerek bilgisayar aracılığı ile alarm verilmektedir.

Cisimlerin yerini tayin ederken fil balığının beyninin çalışma prensibi, insan beyninin uzaklığı hesaplamada kullandığı prensibe benzer. İnsan, uzaklığı ses dalgaları arasındaki mesafeye ve dalgaların nesneden kulağa gelinceye kadar geçen süreye göre belirler. Bu saptama saniyenin 15 binde biri kadar bir zamanda yapılır. Fakat California Üniversitesi’nden araştırmacı G. Rose ve Heilingenberg, balığın bu hesaplamaları saniyenin 400 milyarda biri kadarlık bir sürede yaptığını bulmuştur. Rose, üstün güç sahibi Rabbimiz olan  Allah’ın yaratması olan bu balığın küçük ve basit bir yapıya sahip gibi görünmesine rağmen gerçekte, “içinde süper bilgisayarların da özü yerleştirilmiş harika bir balık” olduğunu belirtmektedir.

Elektrikli Yılan Balığından Savunma ve Haberleşme TeknolojisineDenizcanlilari3

Boyu 2 metreyi bulan bu balığın gövdesinin üçte ikisi, elektrik üreten organik plakalarla kaplıdır. Balık, sayısı 5.000-6.000 kadar olan bu plakalar sayesinde 550 volt/2 amperlik bir elektrik üretir. Balıktan yayılan bu elektriğin şok etkisi, balığın 2 m. uzağındaki canlıları bile öldürecek kadar şiddetlidir. Balığın bu denli büyük bir enerjiye sahip olması gerçekten büyük bir yaratılış mucizesidir. Sistem son derece komplekstir ve “aşama aşama” gelişmesi gibi bir ihtimal de söz konusu değildir. Çünkü balığın elektrik sistemi tam olarak işlemediği sürece, ona hiçbir avantaj sağlamayacaktır.

Bir başka deyişle, bu sistemin her parçası aynı anda kusursuz bir şekilde yaratılmıştır. Bilim adamları elektrikli yılan balığının sahip olduğu bu savunma mekanizmasının benzerlerini taklit etmektedir ve günümüzde bu balığınkine benzer elektrikli savunma silahları kullanılmaktadır.

Elektrik sinyallerini, bir cismin yerini tespit amacıyla ya da haberleşme için kullanabilirsiniz. Ancak bunun için büyük bir bilimsel birikime ve ileri bir teknolojiye sahip olmanız şarttır. Nitekim günümüzde bile, bu seviyeye ulaşmış ülkelerin sayısı son derece azdır. Oysa bazı elektrikli balıkların vücutlarında etrafa sürekli olarak elektrik sinyalleri yayan, bir yandan da bu sinyallerin çarptığı cisimleri yorumlayan organik bir radar vardır. Balık bu radar sayesinde çevresindeki nesnelerin büyüklüğü, iletkenliği ve hareketi hakkında bilgiler edinebilir. Ayrıca aynı sistemle karşısındaki başka bir elektrikli balığın cinsiyeti ve erginlik durumu hakkında bilgi edinebilir veya onu korkutabilir. İnsanların kullandıkları radarların ve haberleşme sistemlerinin ne denli kompleks aygıtlar olduklarını düşündüğümüzde, balığın vücudundaki yaratılışın harikalığı daha açık olarak ortaya çıkar.

Unutulmamalıdır ki doğadaki mükemmel yaratılış özellikleri Rabbimiz’in bize verdiği çok büyük nimetlerdir. Bu yaratılış özelliklerini taklit etmek ve örnek olarak almak ise insanoğlunu sürekli iyiye, doğruya yöneltecek bir yöntemdir. Ne var ki bilim dünyası doğadaki bu yaratılış özelliklerinin çok büyük bir kaynak oluşturduğunu ve günlük hayata geçirilmesi gerektiğini, ancak son birkaç yıl içerisinde fark edebilmiştir. Şüphesiz bu kaynağı doğru yönde kullanmak ve teknolojiye geçirmek, insanoğlunu çok hızlı bir gelişim sürecine sokacaktır.

Yaratılıştaki bu benzersizlik ve mükemmelliğe birçok Kuran ayetinde de dikkat çekilmiştir. Allah, benzersiz yaratmasının bir sonucu olarak, insanlara verdiği her türlü nimetin sayısının sayılamayacak kadar fazla olduğunu bir ayette şöyle bildirmiştir:

“Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Nahl Suresi, 18)

Bu Konuyu Sosyal Medyada Paylaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.


Yukarı Çık